---Dikkat Spoiler---
Yine şahane bir iş.
Bu Sir Duncan'in çocukluğu. Babası, o doğmadan hemen önce ölmüş. Fakir bir evde doğmuş. Annesi çok güzelmiş haliyle peşinden koşanı da çokmuş... Duncan, biraz dezavantajlı ve hasta bir çocuk olarak doğuyor... Ancak annesine evlat yükü zor geliyor. Zengin bir adamın şatafatlı ve rahat hayatına tamah edip evladını bırakıyor.
Duncan yetimhanelere düşüyor, dayak yiyor, hırpalanıyor ve narin bedeni sürekli hastalıklarla boğuşuyor. Duncan'ın çocuk olarak tek eğlencesi müzik. Müziğe o kadar kendini adıyor ki uzun müzik çalışmaları onu hasta ediyor... Duncan kör oluyor...
Duncan kör oluyor ama çok başarılı bir besteci de oluyor... Aradan geçen yıllarda Duncan, annesinden haber alamıyor.
Bir gün Duncan, şans eseri annesinin öldüğünü duyuyor. Annesi yapayalnız ölüyor. Duncan'ı uğruna terk ettiği zengin adam, annesi ile hiç evlenmemiş sadece gönül eğlendirmiş... Duncan'ın gözünden, evladını terk eden bir anne olarak hakkını bulmuş, gün yüzü görememiş ve sefaletten de kurtulamamış... Kader, belki ilk kocası (Duncan'ın babası) ölmeseydi kadının da Duncan'ın da talihi başka gidecekti.
Duncan, yaşlılığın pençesinde son bestesini yapmaya çalışıyor. Kör olmadan önce gördüğü ve aklına kazınan manzarayı besteye dökme gayretinde. Köyünde, kızıl gün batımında, tarladaki başakların arasında onu terk eden annesinin peşinden ağlayarak koşuyor çocuk Duncan. Bu onun hem gördüğü eşsiz memleket manzarası hem de tarifsiz yalnızlığının başlangıcının manzarası.
Duncan'ın acısı öyle derin bir acı ki bunu şuradan anlayın: Duncan, yazdığım gibi, dünyaca ünlü zengin bir besteci olmuş ve kendisine yaşamak için annesinin ölümünden sonra devasa bir şato satın almış. Peki bu şato kimin biliyor musunuz? Annesinin onu uğruna terk ettiği zengin adamın şatosu.
Anasının gözünü boyayan, uğruna evladını terk ettiği o hayatı Duncan satın alıyor. Tarifsiz kederler içinde annesinin süremediği o hayatı satın alıyor, görmeyen gözleri ile şatonun rengarenk çiçekli bahçelerinde tekerlekli sandalye ile geziyor. Acının derinliğine bakar mısınız?
Duncan'ın yanında duran ise uşak robotu. Duncan'ın uşak robotu, Orta Asya savaşlarında İngilizlerin yanında görev yapmış bir savaş makinesi.
Bu anime, insana ait bu kadar derin acıları anlatırken diğer taraftan yapay zekanın bilinç kazanması, yapay zekanın benliği, yapay zeka kanunları ve geleceğin dünyasının resmedildiği şahane bir anime seri.